Pages

21 Mart 2016 Pazartesi

Yerelden Genele Nasıl Bir Gençlik ?

Demokrasi düşmanı olan darbelerden maalesef ülkemizde nasibini almıştır. Ve bu olumsuzluklar maalesef gençlere yansımıştır. Bu yansıma da görüş bildirememe, asosyal olma, yeniliklerle birlikte gelişememe ve sosyokültürel pasiflik almış başını gitmiştir. Görüş ayrılığından doğan düşmanca yaklaşımlar, anlayışsızlık ve empati kuramama bu cennet vatanın kanayan yarası olmuştur. 

İşte bu noktada büyüklerin başaramadığını gençler büyük bir cesaret ve erdem göstererek farklı seslerle farklı desenleri bir kapta yani bir platformda toplayıp kırmadan, dökmeden, ötekileştirmeden ortak payda da yani gençliğin ferah ve refah seviyesinde yaşamasını öngören bir ülke olma yolunda neler yapılmalı ya da neler yapılmamalı sorularına yanıt vereceğimizin ve bu konuda fikir alış-verişleri ile daha güzel sonuçlara ulaşmayı görev bilineceğinin tüm gençlere aşılanması gerekmektedir. Dolayısıyla her ne kadar gazeteciliğin temel kanunu gibi gözüken 5N 1K sorularına, hayatın tüm alanında cevap aramalıyız. Bunlardan biride gençlerin geleceğine yönelik olmalı. Bu soruların içinde yanıt olarak yer alan tarihimizi tanımak ve tanıtmak, bunun sonucunda dersler çıkararak geleceğe yönelik kendi neslimizi ve bizden sonraki nesilleri ilim-irfan çerçevesinde, sanat sevgisi kazandırırken, topluma faydalı birer genç olma yolunda nasıl ilerlenebilirliği bulmak ana gayemiz olmalıdır.

Türkiye'de ilkokullarda çevre temizliği dersi verilirken önce herkes kendi evinin kapısının önünü temizlemelidir sonra sokağına ve mahallesine gereken hassasiyet gösterilmelidir denirdi. Bundan hareketle, gençliğin aktif bir gençlik olmasıda yerelde başlamalıdır. Mahallesinden, şehrine ve oradan tüm yurda yayılan bir ağ oluşturulmalıdır bu ağ oluşturulurken sadece sportif ya da kültürel faaliyetler olmamalı o bölgenin diğer sorunları ile de ilgilenmeli, gençlerin görüşlerine yer verilmelidir. Bu sadece gençlik meclisi veya ayrı bir zümre ile sınırlandırılmamalı, her görüşten gencinde yer alabileceği aylık veya belli periyotlarla oluşturulacak yerel gençlik toplantıları düzenlenmelidir ve orada çevresel, bilimsel, mimari her konu (gündemde ne tartışılıyor ise) o zirvedeki gençler ile istişare edilmelidir. Ancak burada şuna çok ama çok dikkat edilmelidir ki, söz konusu toplantıya katılacak arkadaşlardan kesinlikle siyasi propaganda vs. bir hale dönüştürülmemesi önemle rica edilmeli ve uyarılmalıdır. Aksi olduğunda ise maalesef dostane bir havada kurulan arkadaşlıklar veya ilişkiler bu toplantının sağlıksız ve siyasi bir buluşma olmasının yolunu açar. Ancak şu da bir gerçektir ki, etrafımıza baktığımızda ülkemizin gençliği farklı seslerde ve görüşlerde de olsa ortak payda da buluşmanın yolunu, büyüklerden daha güzel bir şekilde başarıyorlar.

Ülkemizde işe başlama ne yazık ki, bir eğitim kurumundan diplomayı aldıktan sonra başlanılabilirliği göstermektedir, ama sınırlarımızın dışına çıktığımızda öğrencilerinde kendi girişimleri ile şirket kurabildikleri (gerekli yasal düzenlemeler ile) ve az-çok demeden bir gelir elde ettikleri hatta istihdama katkı sağladığı bellidir. Aynı durum bizim ülkemizde ender bir durumdur. Öğrencilik hayatında aklına gelen bir girişimcilik maalesef eğitim sonrasına erteleniyor. Çünkü maddi-manevi destek çok az, burada görev Ticaret&Sanayi Odalarına düşüyor. Dediğim gibi gerekli yasal düzenlemeler ile yani bunlar karşılıksız kredi miktarlarından tutunda, sektörde o işten yararlanabilecek olanları buluşturma vs. organizasyonlar ile öğrencilerinde hayata mezun olmalarını beklemeden atılabilmelerinin önünü açmak gerekir.


Bunun yanında mesleki odalarla birlikte yerelde bulunan ticaret&sanayi odaları ve üniversitenin aktif üçlü mekanizmalarını çalıştırılması gerekir.
Bunlar, sektöre kalifiyeli eleman yetiştirmenin bir ayağı olarak teorik bilgilerin uygulamalar ile birleştirilmesi sonucunda öğrencinin staj hakkı aktif şeklide sağlanmalıdır. Bölgede bulunan meslek liseleri ve üniversite öğrencileri mesleki-sektörel ulusal fuarlara gitmesi sağlanmalıdır. Hatta belli bir ders başarı hedefini tutturabilen üniversite öğrencileri (yerelde) sektörel uluslararası fuarlara götürülmelidir ki, ufukları açılsın.

Konuların aydınlatılmasında aslında gençliğin de okuması arttırılmalıdır. Ülkemizde kitap okuma oranı yaklaşık %5 iken, TV izleme oranı ise %95’lerde. Bu acı istatiksel bilgi tüm sorunların sebebidir bence. Etrafımızda ki arkadaşlara en son okuduğun kitap ne dediğimizde aldığımız cevap: “Cin Ali” belki latifeli bir yaklaşım gibi görünsede acı olan ilköğretim sonrası hiç ama hiç kitap okumadığını söyleyenlerin olması. Buna naçizane önerim ise yerel bazda resmi ve özel sektörlerin ortak bir organizasyonu ile yaşlara göre üç ayrı kategoride aylık kitap okuma yarışmaları düzenlenmelidir. Bu sayede söz konusu ödül için ister istemez bir yarış, bir okuma hırsı ortaya çıkarılmış olacaktır. Kaldı ki,  sürekli olmasada bi r defaya mahsus bunu yapan şehirlerimiz var ve o bölgede bahsi geçen kitabın satış rekoru kırdığıda aşikardır. İşte burada da şuna dikkat edilmelidir ki, kitap okuma yarışması yapılırken kitap seçimi aklıselimle ve yarışma komitesinin ortak görüşünün yanında halka uygunluğuda önem arz etmektedir ve son olarakta yazar-yayınevi desteğide unutulmamalıdır. Yarışmaya güvenin olması için değerlendirmelerinde şeffaf olması gerekir.

Bu ve bunun gibi daha nice fikirlerin ortaya atılması adına yerel basın ve ulusal basında siyasi-ekonomi sayfalarının yanında tam sayfa gençlik bölümünde genç kalemlere yer verilmelidir. 

Artık gençler,  gelecek için değil, içinde bulunduğumuz zamanda  her alanda “Biz de varız” diyorlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder