Pages

27 Haziran 2014 Cuma

İster kör deyin, ister görme engelli ama bir saat karanlıkta kalın!.. (Karanlıkta Diyalog)

Geçen gün TACSO ve TÜSEV ortaklığında Galata Salt'da Sosyal Girişimcilik: Sosyal İçerme ve Sürdürülebilir Toplumsal Gelişme Olanakları Konferansı vardı. Birbirinden değişik, çılgın sosyal girişimcilerin yanında konferansta yapmış oldukları sosyal sorumluluk projelerini bizlerle paylaşan yerli ve yabancı panelistlerin katılımı ile gerçekleşti. Tüm panelistlerin ayrı ayrı bir hikayesi vardı ancak başlıktan da anlayacağınız üzere beni en çok etkileyen ve bu zamana kadar neden duymadım diye özeleştiri yaptığım bir sosyal girişimden bahsedeceğim size: Karanlıkta Diyalog (Dialogue in the Dark)

Karanlıkta Diyalog’un kurucusu Andreas Heinecke ve bu güzel projeyi ülkemize getiren, ve konferansta bizlerle paylaşan Hakan Elbir

İstanbul Gayrettepe metro istasyonunda yer alan bu sergi alanı bir saatlik kapkaranlık bir yere girip orada görme engelli insanların şehir hayatında ne hissettiği, nasıl zorluklar yaşadığını kısaca körlüğün ne demek olduğunu az da olsa görme engelli olmayan insanlara anlatabiliyor.

Merdivenlerden inip-çıkmak, vapura binmek, trafikte karşıdan karşıya geçmek, tramvaya inip-binmek, uçağa binmek, sinemaya gitmek ve pazarda alış-veriş yapmak gibi kısaca günlük hayatta ne varsa onu bir saatlik sürede karanlık bölgede bizlere sunuyorlar. Herşeyi ayrıntılı anlatmaktansa gidip deneyim edinmenizi istiyorum gerçekten. Hani klişe laf vardır ya, anlatılmaz yaşanır diye,işte bu da tam öyle.


Projenin en güzel yanı bence oradaki rehberlerin görme engelli vatandaşlarımızın olması. Bizim gruba Hayati Bey, rehberlik etmişti, kendisi aynı zamanda albino.Çok sempatik ve çok samimi bir şekilde bizlere eşlik eden Hayati Bey bana şunu söyledi;" Mustafa Bey bizim için sesszilik karanlıktır" gerçekten çok doğru bir ifadeydi. Gayrettepe Metro istasyonundaki o karanlık odadaki güncel hayattaki herşeyin sesleri vardı canlı-cansız varlıklar, motorlu-motorsuz taşıtlar herşey. Ve bir saatlik kör olarak seslere göre haraket etme, elimizdeki bastonlar ile önümüzü kontrol ederek ilerlemeye çalışmak son derece empatik bir deneyimdi. Belki bizler bir saat sonra dışarı çıkıp, göreceğimizi günlük hayatın telaşesine kapılarak, hiçbir şey yaşamamaş gibi devam edeğimizi biliyorduk bu bilinçaltı ile ister istemez gülüyorduk ama bir gerçek vardı o da görme engelli insanlarımıza yardım etmediğimiz, onların sosyal hayata adaptasyonunda hiçbirimizin rol almayışı üzücü durumdu. Burada biz vatandaşlara görev düştüğü gibi şüphesiz en büyük görev devlet yetkilileridir, yerel yönetimden sorumlu bürokratlardır.

Bu vesile ile başta Hakan Beyi ve ekibini tebrik eder, böyle güzel bir sosyal girişim projesini ülkemizin diğer şehirlerinde de sergilemesini, ve vatandaşlarımıın empati kurabilmesini yürekten dilerim.

Lütfen ama lütfen buraya gidin ve bir saat kör olun, empati kurun.

Unutmayın, öğrenmenin tek yolu karşılaşmaktan geçer"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder